Akihabara'da dükkanların arasında kayboldum. Mana'nın yer ayırttığı tura yetişmem gerekiyordu. Bunun için de metro ile Hamamatsucho istasyonuna geçmem gerekiyordu. Metroyu bulmam umduğumdan zor oldu. Yolda kime sorsam gösterir herhalde diyordum... Ya sormayı beceremedim... Soru sorduğum herkes yardımcı olmak için seferber oluyor, yardımcı olamazsa tekrar tekrar özür dileyip mahçup mahçup bakıyordu. Yol sorduğum öğrencilerden bir tanesi çantasından kocaman bir harita çıkardığında acayip şaşırdım. Telefonundan internete soranlar da oluyor. Tokyo'da nereden nereye en ucuz, en hızlı nasıl gidilir bulan uygulamalar, siteler de var belli ki. Şunu öğrendim ki yol sormak için sıradan insanlardan yardım istememek lazım. En iyi sonuç memurlara, görevlilere sorarak alınıyor ^_^
Hamamatsucho istasyonunda tur gişesini bulmam pek zor olmadı. Katıldığım turun internet sitesini de vereyim:
www.hatobus.com Turda faklı milletlerden bir çok insan vardı. Tur liderimiz elinde bir çubukta pikaçu oyuncağı taşıyan çok tatlı bir Japondu. "Haydi pikaçuyu takip edin" diyerek bizi gezdirmeye başladı :)
İlk olarak Tokyo'yu rahatça görebileceğimiz yüksek bir binaya gittik. World Trade Center diye geçen 40 katlık bir bina... Seaside Top dedikleri, ücretsiz çıkabileceğiniz bir gözlem katı var. Sailor Moon'da da sıkça geçen Tokyo Kulesini görünce çok heyecanlandım ^^
Daha sonra Sumida nehrinde küçük bir tur attık. 12 farkı köprünün altından geçerek Tokyo'yu seyrettik. Aşağıdaki resimde, nehirde bir manga çizerinin tasarladığı turistik amaçlı kullanılan bir bot var. Dünyanın en uzun TV kulesi. Yanında bira bardağına benzeyen Asahi binası. Ve yine Asahi'nin çok dalga konusu olan üzerinde sarı bir şekil olan binası...
Sonra Asakusa'daki meşhur tapınağı gezdik. Ve etrafındaki minik dükkanlardan hediyelik birşeyler aldık. Ben Çin'de pazarlık yapmaya alışmışım. 900 yuan derler, gerçek fiyatı 100 yuandan aşağıdır. Tokyo'da fiyatlar elbette yüksekti. Ama pazarlık yapan yoktu. Bu konuyu Mana'ya sormak üzere sadece çok beğendiğim şeyleri aldım. Daha sonra öğrendim ki Japonya'da gerçekten pazarlık yok. Etiket fiyatı neyse o... Aynı anahtarlık bu turistik mekanda, sokak arasındaki bir dükkanda, hatta havaalanında neredeyse aynı fiyat!
Tapınakta Omikuji adı verilen bir nevi fal için kullanılan bir alet var. Kişinin geleceği ile ilgili, para, mutluluk, aşk gibi konularda iyi ya da kötü kehanetlerin bulunduğu 100 küçük çekmece. Ve hangisi'nin senin kısmetin olduğunu belirleyecek üzerinde numaralar yazılı çubukların bulunduğu bir silindir kutu...
Tapınaktan ayrıldıktan sonra Ginza'yı geçerek, kraliyet sarayına geldik. Bu sırada tur rehberimiz çok ilgimi çeken bilgiler verdi.
Japonya'nın %60i budizme, %80i shintoya %1i de hristiyanlığa inanıyormuş. İlginç! Bi kişi birden fazla dini benimseyebiliyor o.O Budizm ölümden sonraki dünya ile, shinto yaşadığımız hayat ile daha çok ilgilenir dedi rehber. "Aslında biz japonlar yaşarken shinto, ölürken budist oluruz. Düğünlerde ve yılbaşlarında da hristiyan" o.O
Daha sonra sembolik olarak imparatorluğun devam ettiği japonyada son dönemde yaşanan "erkek varis yok" paniğinden bahsetti. İmparatorun iki oğlu varmış ancak sadece kız çocukları olmuş. Nerdeyse kız çocuğun imparatoriçe seçilebilmesi için kanun çıkacakmış. Ama
şükürler olsun ki (!) bir erkek varis doğmuş. Bu büyük oğlanın çok sevilen, akıllı karısı erkek varis yok baskısı yüzünden kafayı yemiş...
Gezinirken orta yaşlı iki kadın nereli olduğumu sordu. Biri 9 yıl önce İstanbul'a gelmiş. Parmağındaki nazar boncuklu metal yüzüğü gösterdi. Hala severek takıyordu. İstanbul'u çok sevmiş. Eminönünde balıklı sandviç yiyememiş. Aklı kalmış :D Ayrılırken uzun uzun el salladılar...